BİTİŞLER BAŞLANGIÇLAR

BİTİŞLER, BAŞLANGIÇLAR

Özlem O.COMER

28.12.2017

 

Herkese uzak diyarlardan tekrar merhaba.

 

Yılın en sevdiğim bana göre en iç açıcı günlerini yaşıyorum... Havada sevgi, samimiyet, umut, nezaket, dostluk, sevinç titreşimlerini en çok hissettiğimiz günler değil mi bu günler? Adeta ortak niyetle toplu meditasyon yapar gibi… Yüzlercemizin, binlercemizin aynı anda birbirimize mutlu sağlıklı yıllar dilediği, birbirimize hediyelerimizi sunduğumuz, verilen hediyeleri mutlulukla açtığımız sihirli bir zaman işte. Ben bayılıyorum :) .

Tropik mevsimde sabah uyandığımda yılbaşı zamanı olduğu tabi ki hiç anlaşılmıyor. Ama dışarı köpeğimle yürüyüşe çıktığım andan itibaren birden hemen o güzel his gelip içime oturuyor. Çünkü yanımdan yürüyerek geçen, bisiklete binen herkes durup bana, köpeğime, birbirlerine mutlu noeller, mutlu bayramlar, mutlu seneler diliyor. Markette torbalarıma yardım eden şahane bir adam beni arabama kadar Dean Martin şarkıları söyleyerek götürdü geçen gün. Yani havada bir neşe kokusu var ki insanın yüzüne bir gülümseme koyuveriyor. Ruha iyi geliyor işte...

 

İngilizce'de bir tabir vardır 'random act of kindness'.. .Yani içten gelen anlık iyilik yapma, nezaket hali. Aslında ruhumuza iyi gelen bu. Market kasasındaki kasiyerin gözlerinin içine bakıp hatır sormak, bize servis yapan garsona mutlu bir yıl dilemek, her gün beraber olduğumuz arkadaşımızın elini tutup bu dostluğun bizim için ne kadar değerli olduğunu ifade etmek… Bana çok ama çok iyi geliyor.. Bazen oğlumla konuştuğumda bana bu ülkede onu en iyi hissettiren şeyin sokaktaki insanların birbirine olan nezaketi ve güler yüzlülüğü olduğunu paylaşıyor. Çocukluğundan beri bana bu konuda hep ilham vermiştir. Evden koşup komşuların paketlerini taşımaya yardım eder, sitemizin görevlisine yemek hazırlayıp götürür, gidip onun için alışveriş yapar, bahçıvana yardım eder, gelen misafirlerin çocuklarına oturup kitaplar okur, eğlendirir. Bazen beni bile şaşırtan bir tarafı vardır. Dikkat ederseniz bunu tüm çocuklarda hissedebilirsiniz. Biz öğretmesek de var, içten geliyor. Sonra zamanla ne oluyor da azalıyor dersiniz?

 

Çok yardımsever, misafirperver bir kültürün çocukları olmamıza rağmen bu basit küçük nazik anları birbirimizden esirgeyebiliyoruz. Birbirimize güzel dileklerde bulunmak için bayram, seyran, yılbaşı beklemesek ne güzel olurdu değil mi?

Yeni yıl aslında bir ritüel... Umutlarımızı, hayallerimizi kutluyoruz. Temiz bir sayfa açarak, yeniden başlama arzumuzu besliyoruz. Paylaşmayı, almayı ve vermeyi doyasıya yaşama fırsatını onurlandırıyoruz. Yemekler yapıp sofralar kuruyoruz. Dans edip şarkılar söylüyoruz.

 

Aynı zamanda sanki yeni kararlar alma zamanı gibi hissiyatımız. Bunu yapmayacağım, ya da mutlaka yeni yılda şunu yapacağım gibi... Yani genelde uğurladığımız yılda, istemediğimiz durumları, kendimizle ilgili haz etmediğimiz yanlarımızı eski tarihe gömüp;  hayallerimizi, olmasını istediklerimizi bir umutla yeni takvimimize beklenti olarak kaydediyoruz. Bir gecede her şeyin değişmesini dileyerek aslında mucize istiyoruz yeni yıldan. Sizce her yeni yıl kararı biraz kısıtlayıcı değil mi? Kararlar almak yerine belki de içten, bilinçli, yargısız bir alandan, her halimizi kapsayan, bizi başarısız hissettirmeyecek bir Niyet koymak nasıl geliyor kulağınıza?

 

Gerçekte kutladığımız, özlediğimiz, dilediğimiz şey DEĞİŞİM... Değişimi kucaklayabilme yeteneğimiz... Dün'e tutunmayı, Dün'ü yargılamayı, her şeye Dün'ün filtresinden bakmayı bıraktığımız anda, yılın her anı mucizeler yaratıyoruz zaten..

 

Bu yılsonu size farklı bir teklifim var. Bir davet...

 

Steve ile evlendiğimiz gün bir anlaşma yaptık. Evlenme yıldönümümüz olan 22 Eylüller ’de oturup bir durum değerlendirmesi yapma sözü verdik birbirimize. Her yıl karşı karşıya oturup kendimize şu soruları soruyoruz:

 

Bu evlilik hala bana hizmet ediyor mu?

Bana hala katkıda bulunuyor mu?

Bana neler kazandırıyor?

Neşe ve keyif veriyor mu?

Bu ilişki hala beni besliyor mu?

Bir yıl daha bu birlikteliğe devam etmek istiyor muyum?

 

Eğer günün birinde cevaplarımız bir önceki yıl gibi olmazsa, o zaman yargı olmadan çok açık ve dürüst bir yerden oturup ne yapmak istediğimize o anda karar vermek üzere anlaşmamız.

Bize çok şey kazandırdı bu ritüel. Kafamızı kuma gömüp, ne olup ne bittiğine yargısızca bakma hakkını kendimize tanımayınca ilişkilerimiz toksikleşebiliyor. Farkında olmadan ilişkiyi değil alışkanlığı yaşar hale gelebiliyoruz. Yıllar sürebiliyor farkına varmak. Sırf değişimden korktuğumuz için kendimizle sıkı bir diyaloga girmek pek işimize gelmiyor.

 

Peki aynı anlaşmayı kendinizle yapmaya var mısınız bu yıl?

Eğer varım diyorsanız ve kendinize olabildiğinizce dürüstlükle yaklaşmaya –sıkı bir diyaloğa-  hazırsanız sorular şöyle:

 

Bu yıl hayatımı nelerle doldurdum?

En çok zamanı nereye harcadım?

Kendime özen gösterdim mi?

Bu bir yılı kimin için yaşadım? Kimin hayatını yaşadım?

Önceliklerim ne oldu?

Enerjimi, zamanımı ve dikkatimi kendi önceliklerime mi harcadım?

Kendimi en çok hangi duygu durumunda buldum?

 

Bu küçük ritüelin sihirli tarafı şu; gelen cevapları asla yargılamayın. İyi hissettirmeyen cevaplar gelirse bunu değiştirmek için zihninizde bir hareket planı yaratmayın. Amaç tüm tabloyu içime sindirmek. Çıkan tabloya kabul verip nerede olduğumu görmek,  kendimi bu tabloya rağmen de kabul etmek. En iyi versiyonumun şu anda bu olduğunu hissetmek. İşte sihir burada. Hemen yeni kararlar almak, değişmek için çaba sarf etmek yerine sadece şu an nerede olduğuma bakmak. Olana kabul verdiğimde değişim o zaman kendiliğinden çabasızca naturel olarak gelecek. Buna güvenin...

 

YENİ YILDA KİM OLACAĞINIZI KURGULAMAK YERİNE, ŞU AN KİM OLDUĞUNUZU KUTLAYIN.

 

Biz bu yıl üç ergen çocuğumuzun üçünün de yanımızda olduğu bir yılbaşı geçireceğiz (Uzun zamandır bu günü bekliyorduk). Onların yakınımızda olabilmelerinin bile çok büyük bir hediye olduğunu, çok derinlerde şükranla hissederek...

Her birinize aynı derinliklerden, aynı şükran duygusuyla kucak dolusu sevgilerimizi yolluyoruz.

Kendinizle doldurduğunuz, her anında var olduğunuz, muhteşem zamanlar geçirmeniz dileğiyle…

 

Özlem O. Comer