NEM

 

NEM

10.08.2017

ÖZLEM O.COMER

 

Herkese heyecanlı bir merhaba. Bir çoğunuzun bildiği gibi bir süredir oğlumun eğitimi sebebiyle yurt dışındayım. Niagara ailemi, seanslarımı, sizlerle olan uzun kısa birliktelikleri ve tabi ki derslerimi çok özlemekle birlikte biraz kadraj değiştirmek bana çok iyi geldi. Yeni bitki örtüsü, yeni iklim, yeni yüzler, yeni tatlar, farklı uyaranlar, dışarıya ve içimize farklı gözlerle bakabilme kabiliyetimizi geliştirme fırsatı. Ayrıca beynimizin data işleme kapasitesini de bence çok arttırıyor. İşte böyle bir alandan size ara ara seslenmek ve izlenim paylaşmak istiyorum.

 

Bu ara Türkiye’den kiminle konuşsam sıcaktan ve nemden çok şikayetçi. İstanbul’da nem %68’ lerde. Ben yaklaşık 2 aydır her mevsim yaz olan tropik iklim kuşağında bir yerde yaşıyorum. Sıcaklık bu aylarda ortalama 28 - 30 derece civarında. Nem oranı ise %92. Yanlış okumadınız. İlk zamanlar nefes bile alamazken, etrafta bu sıcakta koşuya çıkmış komşulara şaşkınlıkla bakar iken şimdi gün ortası bisiklete binme kıvamına gelebildim. İnsan vücudu zihinle el sıkıştığında her şeye çabucak uyum sağlayıveriyor. Bunun için her an bedenime teşekkür halindeyim.

 

Havada nem fazla olunca hava sıcaklığını olduğundan daha fazla hissediyoruz, terimiz buharlaşamadığından bedenimiz kendini soğutmakta sıkıntı yaşıyor ve daha çok çaba harcıyor. Sonuç olarak daha çok terliyoruz ve sevimsiz bir kısır döngüye giriyoruz. Hal bu olunca vücuttan istemsiz çıkıp gidenleri yerine koymaya çalışmak lazım. Goddess Kitchen öğrencileri benden birçok kez duymuşlardır; vücut dehidre olduğunda (yani içtiğimizden çok daha fazla su kaybettiğinde) bizi suyla birlikte en hızlı toparlayacak şey içerdiği mucizevi doğal elektrolitler sebebiyle hindistan cevizi suyudur.  Artık şükür ki pastörize edilmiş olsa da Türkiye’de de bulmak mümkün. Burada bunun ciddi bir endüstrisi var. Kimsenin elinden düşmüyor.

 

Sıcakta canımız sürekli tazeleyici içecekler istediği için burada şeker veya saçma katkılar içermeyen alternatif içecekler üretme halindeyim.

 

Bunlardan ilki KOMBUCHA.

Niagara’da her zaman buzdolabında tuttuğumuz ve tüketip paylaştığımız, siyah, bazen de yeşil çaydan yapılmış Çinlilerin ölümsüzlük iksiri olarak nitelendiediği mucize bir fermente içecek. Faydaları saymakla bitmez. Bir sonraki yazımda daha detaylı anlatacağım. Türkiye’de sadece Selçuk’ta üretiliyor. Eve sipariş verebiliyorsunuz ama çok isterseniz biraz zor olmakla beraber evde yapabilirsiniz.

Scoby (simbiotik bakteri ve maya kolonisi, ya da halk arasında kombuça mantarı) tarafından fermente edilen çay B vitamini, enzim ve probiotik zengini efervesan bir içeceğe dönüşüyor. Bizim sıcaklarda ailece en çok tercih ettiğimiz ferahlatıcı içecek. Burada meyvelerle tatlandırılmış ve lokal üretilen bir çok çeşidi mevcut. Fakat sade kombuça ile taze meyveleri püre haline getirerek kendi iksirinizi yapabilirsiniz.

 

İkinci Yaz içeceğimiz buzlu COLD BREW kahve

Soğuk demlenen kahvenin özelliği ısı yerine zaman kullanarak hazırlanması. Kahve çekirdekleri minimum 12 saat soğuk suda bırakılıyor. Sonuç sıcak suyla hızlıca demlenen kahveden çok daha az asitli, serinletici ve kafeini çok daha az farklı bir lezzet. Bu yüzden burada çok revaçta. Her yerde türlü marka, çok güzel şişelenmiş, çeşit çeşit aromalı artisan cold brew kahve satılıyor.

 

Yazın son demlerini keyifle geçirmeniz dileğiyle...

Kucak dolusu sevgiler...

MANGO ŞEFTALİ KOMBUCHA

1 adet mango ve 1 adet şeftaliyi hızlı blender ile püre haline getirin. Bardağınızın dörtte birini meyve püresiyle doldurup üzerine soğuk kombuçayınızı ekleyin. Şampanya gibi köpürecek dikkat.. Hem sizi serinletecek hem de bağırsak floranızı dengeleyecek. Oğlum Ömer ara sıra içine 1 kaşık inek sütü ve şeker içermeyen dondurma ekleyip “kombucha float” yapmayı seviyor.

 

COLD BREW SPRITZER

 

Büyük bir su bardağına bolca buz koyup yarısına kadar soğuk demlenmiş kahve doldurun. Üzerine bardak dolana kadar maden suyu ekleyin.

Benim için tadı biraz sert oluyor o yüzden ben içine bir iki damla stevia, vanilya özü ve Hindistan cevizi sütü ekliyorum.